Latina’nın kıvrımlı, tombul kalçası odanın her köşesini dolduruyordu; o büyük paçalar, sertliğiyle saplanan yumuşacık et parçaları gibi, gözleri kamaştırarak davetkâr bir şehvetle sallanıyordu. O ince bele yapışmış pürüzsüz deri, kalçasının katları arasında gizemli bir fısıltı gibiydi. Yarağını sımsıkı tutan adam, elini oradan oraya sürterek o kalça bombası üzerinde dolaşıyor, parmaklarını derinlere daldırırken her hamlede kadının içindeki ateşi körüklüyordu. Kalçanın büyüklüğü ve şişkinliği, adamın damarlarında akan kanı kabartıyor, sıkıca sarılı bedenlerin birbirine kenetlenmesini sağlıyordu.
Bunda beyaz altının üzerinde yamalandıkça adamın gözü dönüyor; işte tam orada, o yumuşak amcığın üzerine yaptığı dayamalarla kadının iniltisi yükseliyor. Sert yaramın dibinden kalçaya vurdukça kadın sanki çaresizce boyun eğiyor ama içinde fırtına koparıyordu. Sertlikten asla ödün vermeyen adam, kadını sırtüstü yatırıp kalçasını havaya kaldırınca orada bulduğu o gevşek amcığı sakso yapmaya başladı. Dudaklarının arasında kalan ıslaklık ve derin nefesiyle birlikte kalçasındaki her kıvrımı didik didik etti.
Sonra geri çekilip azıcık boşluk bıraktıktan sonra yeniden sertçe bastırdı içine; her gidişi kadının bağırtısını kesip gecenin karanlığında yankılanıyordu. Büyük amcığını kalcanın en derinine sokup bırakmıyor, defalarca vuruyor, açılmayan sınırları zorluyordu. Kadın sarkıtıp başını geriye attıkça amcığın yarattığı inanılmaz yoğunluk kalçadan göklere taşıyor; nefesleri kesildiğinde bile adam asla ritmini bozmuyor. Ellerinde yuvarlak, tombul külotlu bunda gezdiği yerde sıcak terler oluşmuştu; saplanmanın ardından karnına doğru yayılan zevk dalgaları ikisini de yakıyordu.
Son hamlede adam falan bırakmadı; hızını artırıp dip kökleme yaparken kadın deli gibi inliyor, bütün vücudu kasılmıştı. O büyük assparade dansedercesine titrerken son damlasını sıktılar birbirlerinden; sert yaram kadının arasından çıkarken bile hala sersemletiyordu. O gece sadece bedenler değil ruhlar da yanıp kül olmuştu; Latin ateşi böyle yakar insanı…